GEMİLERİ YAKMAK

GEMİLERİ YAKMAK
  • 2015-05-04

İspanya için kullanılan Andalucia  veya Endülüs (Endelüs) kelimesinin kökeni kesin olarak bilimemektedir.  V. yüzyılda İspanya’nın güneyinde kalan Vandallar’ın (Vandalus) adından türetilmiş olabileceği (Vandalicia [Vandal ülkesi]) kabul edilmektedir. Bugün kullanılan vandalizm tabiri de Romayı yakıp yıkan bu vandallardan gelmektedir.

        “Reconquista” (Endülüs’ü müslümanlardan geri alma) hareketinin gelişme seyri içerisinde,  başlangıçtaki geniş kapsamlı anlamı daralmaya başladı ve sonunda Endülüs adı sadece küçük Benî Ahmer (Nasrî) Emirliği’nin idaresindeki topraklar için söylenmeye başladı .Andalucia ismi bugün İspanya’da hâlâ kullanılmakta ve Almeria (el-Meriye), Granada (Gırnata), Jaén (Ceyyân), Cordoba (Kurtuba), Sevilla (İşbîliye), Huelva (Velbe), Malaga (Mâleka) ve Cadiz (Kādis) vilâyetlerini içine alan bölgeyi ifade etmektedir

                1-Fetih ve Valiler Dönemi
               İspanya da hüküm süren Vizigot kralı Rodrigo zalim bir kraldı.Yahudilerin bütün mal varlığına el koymuştu. Yahudiler ve zulüm görenlerden bir grup Fas a geçerek validen yardım istediler. İspanya ya davet ettiler.Bunun üzerine Kuzey Afrika Valisi Mûsâ b. Nusayr, Emevî Halifesi Velîd b. Abdülmelik’ten izin alarak önce 710 yılında TARİF BİN MALİK komutasında 400 kişilik bir birliği Güney İspanya'ya gönderdi. Bu keşif birliğinin getirdiği olumlu haberler üzerine  711 yılı ilkbaharında azatlısı Berberî asıllı Târık b. Ziyâd kumandasında 7000 kişilik bir orduyu, arkasından da 5000 kişilik bir takviye birliğini İspanya’ya gönderdi. TARIK BİN ZİYAD ın Endülüs e geçtikten sonra Gemileri yaktırarak artık buradan dönüş olmayacağına ilişkin söylencenin ne kadar gerçek  olup olmadığı tartışmalıysa da Gemileri Yakmak bir deyim olarak günümüze kadar ulaşmıştır.  

 

 

   Burada ( ey insanlar kaçılacak yer neresidir.Arakanızda deniz önünüzde düşman.Sizin için sabır ve doğruluktan başka çare yoktur) hutbesini okuduğu rivayet edilir. Târık İspanya’nın en güneyindeki Calpe (Cebelitarık) dağında karargâhını kurduktan kısa bir süre sonra ,Kral RODRİGO NUN  kalabalık bir Vizigot ordusunu, üç gün veya bir hafta  süren zorlu bir savaş sonunda büyük bir kısmını imha etmek suretiyle ağır hezimete uğrattı. Artık İspanya’nın fethi için müslümanların önünde ciddi bir engel kalmamıştı. Nitekim Târık’ın bu savaş sonrasında görevlendirdiği kumandanlar kısa sürede Malaga, Elvira  ve Cordoba’yı ele geçirirlerken kendisi de Ecija’yı ve arkasından Vizigotlar’ın başşehri Toledo’yu (Tuleytula) fethetti. 

 

            712 yılında, fethin tamamlanmasına yardımcı olmak için Mûsâ b. Nusayr çoğunluğu Araplar’dan oluşan 18.000 kişilik bir ordunun başında İspanya’ya geçti ve Târık b. Ziyâd’la buluştu. İki kumandan daha sonra fetih hareketini İspanya’nın kuzeyine doğru iki koldan devam ettirdiler ve ertesi yıl içerisinde León ,Galicia  bölgeleri ve Lérida (Lâride), Barcelona (Berşelûne), Zaragoza (Sarakusta) şehirleri hâkimiyet altına alındı; hatta bir rivayete göre Pireneler aşılarak Frank topraklarına girildi.

 

 

         714 yılında Halife Velîd b. Abdülmelik’in emriyle, Mûsâ b. Nusayr’in Endülüs’ün idaresini oğlu Abdülazîz’e bırakıp yanına Târık’ı da alarak bol miktarda ganimetle birlikte Şam’a dönmesi üzerine Endülüs’te “valiler dönemi”  başlamıştır. bu dönemde yirmi bir vali iş başına geldi. Bunlardan bazıları doğrudan Şam'daki Emevî halifesi veya onun adına Kuzey Afrika valisi tarafından tayin edilirken bazıları da Endülüslü askerler tarafından seçildi. Valiler dönemindeki siyasî faaliyetler arasında fetih hareketini Avrupa içlerine götürme teşebbüsleri önemli bir yer tutar.

            

           İç çekişmeler de başlamıştı. Berberîler Araplara karşı ayaklandılar (741). Her iki taraftan çok sayıda insanın ölümüne sebep olan bu ayaklanma, ancak ertesi yıl Suriye’den gelen Emevî askerlerinin müdahalesiyle bastırılabildi. Daha sonraları Yemenliler ve Kays lılar arasında da şiddetli mücadeleler oldu. İspanya’nın kuzeyinde dar ve dağlık bir bölge olan Asturias’a kaçan ve orada sıkışıp kalan hıristiyanlar, müslümanlar arasındaki iç çekişmelerden istifade ederek Endülüs topraklarına saldıracak kadar güçlendiler.
              

           

      Endülüs’te bu gelişmeler meydana gelirken Abbâsîler Emevî hânedanına son vermişlerdi. Hanedan mensuplarını yoketmeye çalışmışlardı. Bu takipten kurtulmayı başaran çok az sayıdaki kişiden biri de Halife Hişâm b. Abdülmelik’in torunlarından Abdurrahman b. Muâviye idi. Filistin ve Mısır üzerinden Kuzey Afrika’ya kaçan, ancak burada da rahat bırakılmayacağını anlayan Abdurrahman 755 yılında Endülüs’e geçti.756 yılında oradakilerin desteklerini sağlayarak kendini bağımsız emir ilan etti.