3 - Eskinin korsanlar kenti, şimdinin turizm cenneti, Sicilya

İtalya tarihinde 2.800 yıllık geçmişi ve 1285 – 1816 döneminde özerk bir devlet olan Napoli Krallığı başkentliği yapması nedeniyle çok büyük öneme sahip.
 


720 hektarlık Napoli eski şehir merkezi UNESCO Dünya Mirasları listesinde bulunmaktadır. Napoli’de en işlek caddelerde çöp yığınları, yerde izmaritler, yol kenarlarında poşetler ve pet şişeleri görüyoruz. Bu şehirde temizlik hizmetlerinde sorun var sanırım. Trafik ise şehir merkezinde tıkanıyor.
 


Napoli’yi Pompei için hiçbir zaman unutamayacağız. Gezi yorgunluğu uyumamı gerektirse de Pompei’nin ruhumda oluşturduğu sarsıntı uyumamı engelliyor. Gecenin hangi saatinde uykuya daldım tam hatırlamıyorum ancak, gemiyi sarsan büyük bir gürültüyle yataktan fırlıyorum. Sanki yanıbaşımızda bombalar patlıyor. Denize bakan balkona yaklaşıp baktığımda birbiri ardına çakan şimşekler dikkatimi çekiyor. Akdeniz’in kıyıya yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir noktasında denize düşen yıldırımların oluşturduğu korkunç sesler, Pompei sarsıntısını üzerinde atamayan bende korku ve endişe karışımı duygular oluşturuyor. Yeniden uyumaya çalışıyorum ama nafile. Birkaç dakikada bir gürleyen göklerden çıkan enerjinin zifiri karanlığı delen enerjisi ve ardından denizde oluşturduğu beyinleri zonklatan sesi gayri ihtiyari tekbir ve salâvat getirtiyor. Evet, bir kez daha gördüm ve inandım ki “Allah-ü Ekber”.  Gecenin bir vakti balkonda oturarak denize düşen yağmuru seyrediyorum. Ertesi gün gecenin kriterini yaptığımızda tur rehberimiz Ertuğrul Özdemir tecrübesini konuşturuyor. Özdemir, “denize düşen yıldırım karaya düşenden daha fazla ses çıkarır” diyor.
 


Karanlıklar yerini aydınlığa bıraktığında yeni bir şehre yaklaşıyoruz. Hilal şeklindeki kıyısıyla Sicilya adasının en büyük kenti olan Palermo limanına yanaşıyor gemi. İtalya’nın güney ucundaki bu ada tarihte korsanlarıyla tanınmış bir yer. Palermo, tarihi bir kent olup, otonom bölge olan Sicilya’nın başşehirdir. 2700 yıllık şehir tarih, kültür, mimari ve gastronomi ile oynadığı önemli rolleriyle tanınır.
Etkisini kaybetse de yağmur yağmaya devam ediyor.
 


Gruptan hazırlıksız gelenler gemiden iner inmez 5’er Euro vererek birer şemsiye almak zorunda kalıyorlar. Şükür ki yağmur fazla sürmüyor ve Palermo’yu rahatça gezebilme fırsatından mahrum kalmıyoruz. Palermo’da şehir turu için üstü açık iki katlı otobüs veya fayton tercih edebilirsiniz. Az önce yağan yağmur üstü açık otobüsün koltuklarını ıslattığından, nostaljik bir fayton turuna karar veriyoruz. 1 saatlik bir fayton turu için kişi başı 10 Euro’ya anlaşıyoruz.  Fayton tekerleklerinin asfalt zeminde oluşturduğu tıkırtı eşliğinde tarihi binaların bulunduğu gayet düzgün bir caddede ilerleyen Fayton, ilk durak olarak bizi Katedrale götürüyor. Diğer büyük kentlere oranla biraz mütevazı görünen katedral yine de buraya gelen turistlerin uğradığı önemli duraklardan birisi. Katedralde resim ve heykel sanatı mükemmel bir şekilde uygulanmış.
 


Faytonla gezimiz devam ediyor. Faytonlar kent trafiğinin bir parçası olarak kabul ediliyor burada. Motorlu araçlar kendilerini faytonlara göre ayarlıyorlar.
 


Palermo kent meydanı da görülmeye değer önemli yerlerden biri. İsmi Jul Sezar Meydanı.  Etrafındaki ihtişamlı tarihi yapılarla birlikte meydan gelen yabancılara hem yorgunluklarını atabilmek için oturup dinlenebileceği banklar hem de bol bol fotoğraf çekebilecekleri manzaralar sunuyor. Meydandaki tiyatro binası, posta idaresi binası, Norman Sarayı görülebilecek yerler arasında.
 


Palermo apartmanlarındaki çiçekler dikkat çekecek bir farkındalık oluşturuyor. Evlerin balkonları ve teraslar çiçek bahçesine dönüştürülmüş adeta. Bir Konyalı olarak bu güzel manzaraları kıskandığımı söyleyebilirim. Sicilya adasının bu güzel kentinde faytonların yanı sıra çokça da motosiklet mevcut. Motosikletler, faytonlar ve diğer kara araçları farklı bir görüntü oluşturuyor kentin caddelerinde.
 


Motosikletlilerin zaman zaman kırmızı ışığa rağmen geçmek de dâhil bazı kurallara uymadığını görünce “biz Akdenizliler biraz birbirimize benzeriz” sözü aklıma geliyor. İtalyanlar’da diğer Akdeniz toplumları gibi sıcak insanlar. Orta ve Kuzey Avrupa’nın soğuk insanlarından biraz farklılar.
Bir çok Avrupa kentinde olduğu gibi Palermo da düzgün mimarisiyle ön plana çıkıyor. 100-150 yıllık caddelerin kenarındaki apartmanlar birer inci tanesi gibi aynı boyda. Caddeler ve kaldırımlar geniş. Yüz yıl öncesinden, yüz yıl sonrasını görmek böyle bir şey herhalde. Bir itirafta bulunmak gerekirse, Avrupalılar şehirlerine ve tarihlerine büyük önem veriyorlar. Bu konuda bizden çok ama çık ileriler. Aradaki farkı kapatmak ise zor. Çünkü şehircilik bilinci Avrupa’da yeni değil.  Avrupa’yı şehircilikte değerli kılan da bu anlayış. Bu konuda Türklerin ve Müslümanların bir kez daha şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekir.
 


İtalya, yüzyıllar boyunca çok çeşitli Avrupa uygarlıklarına ev sahipliği yapmış bir ülke. Etrüskler ve Antik Romalıların İtalya topraklarını kendilerine yurt edinmelerinin yanı sıra, Rönesans hareketi de İtalya'nın Toskana bölgesinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya buradan yayılmış. İtalya'nın başkenti Roma, yüzyıllar boyunca Batı uygarlığının merkezi olmuş, mimaride barok üslûbunun doğuşuna tanıklık etmiş ve eskiden beri Katolik Kilisesi'nin merkezi olmuş. Günümüz İtalyası güçlü ekonomisiyle, dünyanın en güçlü ekonomilerinin oluşturduğu birlik olan G-8 üyesi.

Sicilya adası İtalya için büyük öneme sahip. Sicilya Akdeniz’in en büyük adası durumunda ve İtalya’nın 20 bölgesinden biri. Ovalar açısından zengin olmayan ada tam bir turizm cenneti. Sicilya bölge olarak özel yetkilerle donatılmış özerk bir bölge.Bölgenin toplam nüfusu ise 5 milyon civarında.  İtalya’da Sicilya gibi özerk olan bölge sayısı 5.


Sicilya’nın bir de hoş olmayan imajı var. Dünyada mafya denince akla gelen yerler arasında Sicilya’da bulunmakta.. Pek çok romana da konu olmuş Sicilya mafyasının tarihi 800 yıl öncelerine dayanır. Tarihte, bir çok Akdeniz adası gibi Sicilya da deniz korsanlarının sıkça rastlandığı yerler arasındaydı. Bu gelenek son yüzyıllarda ise mafyalaşma şeklinde görüldü. Ancak günümüz Sicilyası tüm bu  kaygılardan uzak, görülmesi gereken bir turizm cenneti.

Bu güzel Akdeniz adasıyla akşam saatlerinde vedalaşıyoruz. Bir başka heyecan kaplıyor içimizi. Çünkü ertesi gün Tunus’da olacağız. Yani bir başka kıtada. Dünyanın en gelişmiş kıtasından, en gelişmemiş kıtasına doğru yol alıyoruz. Arap baharı esintilerinin ilk başladığı yer Tunus. Hem ülke olarak durumlarını hem de devrimden sonraki durumlarını merak ediyoruz. Sabah güneşin doğuşuna Tunus kıyılarında şahit olmak için seher vaktinde uyanıp, sabahı bekliyorum. Havanın bulutlu olması hevesimi kursağımda bırakıyor. Güneşin Akdeniz’in Afrika yakasında doğuşunu göremiyorum.
 

 

Katkılarından dolayı Ahmet Özer, Şükrü Hıdıroğlu, Hasip Şenalp, Ali Can, Sefa Coşkun ve Ertuğrul Özdemir’e teşekkürler

 

Yazan: Nurettin Bay