Bilmediğimiz en batımız Fas 6

 

19 Ocak 2012  MARAKEŞ

1062 yılında Almoravide hanedanlığının başkenti olarak kurulmuş olan bu şehirde zaman gerçekten durmuş gibi. Muhteşem güzellikler sunan bu kızıl ortaçağ şehri Almoravide hanedanlığının başkenti olma özelliğini 12. yüzyıla kadar devam ettirmiş. Bu Marakeş’e birçok özellikler kazandırmış. Şehri büyük bir ticaret merkezi yaparken beraberinde birçok binalar, muhteşem bahçeler ve anıtlar yapılmış.
Marakeş’te ilk dikkatimizi çeken bütün binaların tek renk olması idi. Bütün binalar kızıl açık kahve arasında bir renge boyanmış. Rehberimizin söylediğine göre başka renge boyamak yasakmış.
İlk durağımız MENARA Bahçeleri idi. Şehrin batısında Atlas Dağları’na olan sınırı boyunca uzanan bahçeler,
 


Bahçeler ve içindeki bazı yapılar, 12. yüzyılda, 1130 yılında yapılmış. Yaptıran kişi de bir zamanlar İspanya, Endülüs ve Kuzey Afrika’nın önemli bir bölümünde hüküm sürmüş olan Muhavvidler’in ilk emiri olan Abd Al Mu’min’miş. Menara ismini bahçe içinde yer alan yeşil, piramit çatılı küçük bir köşkten alıyor. Bu köşk, 16. yüzyılda Saadi yönetimi Fas’a hakimken yapılmış. Yaz aylarını bu köşkte geçiren dönemin sultanı Abdurrahman ise 1869 yılında köşkü yenileyerek restore ettirmiş. Bu sayede yapı günümüze kadar sağlam kalmayı başarmış. Saadi Bahçe Köşkü denilen bu ev, bahçenin en ünlü köşesi. Köşkün ve önündeki yapay göletin çevresinde çeşitli meyve ağaçları ve zeytinlikler bulunuyor. Göletin yapılma amacı çevredeki ağaçların kolay sulanabilmesiymiş. şimdiki teknoloji ile yarışır bir kanal ve sulama sistemi kurulmuş. Göleti dolduran su, şehrin 30 km uzağındaki Atlas Dağları’ndaki kar erimesiyle oluşan kaynaklardan geliyor. Göletin bir yanına trübinler yapılarak gösteriler için seyirci yeri olarak düşünülmüş ise de talep yokluğundan gösteriler durmuş metal türibinlerin çirkinliği kaldırılmamış durumda.
 


Saat 11.00’e gelmek üzereydi ve acıkmıştık. Bir Elit kafede omlet dahil olmak üzere fena sayılmayan  kahvaltımızı yaptık. Artık daha rahat dolaşabilecektik. Şehirdeki  binalar 5 katı geçemiyorlar. Fransızlar’dan kalma, düzenli, geniş ve düz caddeler dikkatimizi çekiyor.

Bu güne kadar ulaşan Marakeş’teki yapıların neredeyse hepsi İslami geleneklere uygun inşa edilmişler.Bir binaya dışarıdan baktığınızda herhangi bir zenginlik belirtisi göremiyorsunuz. Şaşaalı çatıları veya ilk bakışta göze çarpan işlemeli cepheleri yok.  Bu üç öğe bir araya geldiğinde, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde olduğunuzu daha iyi anlıyorsunuz. Marakeş, duvarlardan oluşan bir şehir. Her yer labirent gibi sokaklar ve başka labirentlere açılan kapılar ile dolu. Binaların pencerelerinin her biri sanki ayrı bir sanat eseri. Her pencere, çok ince işlenmiş, göz alıcı detaylar ile süslü. Avlu ortasındaki fıskiyeli havuzlar, neredeyse çöl kadar sıcak olan bu diyarlarda, kısa süreliğine de olsa bir ferahlık hissi veriyor.

 

 

GEZİ NOTLARI : Ali CAN

GÖRSELLER    : Ahmet ÖZER

EDİTÖRLER      : Hasip ŞENALP, Nuri ODACI ve Sefa COŞKUN